Sorun Kürt sorunu değil bölücü siyaset, bölücü terör sorunu…

PKK terör örgütü yine canımızı yaktı. 12 vatan evladımız şehit oldu. Şehitlerimizin evlerine ateş düştü. Bütün Türkiye yasa boğuldu. Üzüntümüz ve öfkemiz tarifsiz… Şehitlerimize Allah’tan rahmet, acılı ailelerimize sabır niyaz ediyorum. Milletimizin başı sağ olsun.

Türkiye 40 yıldır terörle mücadele halinde. Bir türlü terörü sonlandıramadı. Bunun temelinde yatan bazı sebepler öne sürüldü, tartışıldı, belli başlı tavizler verildi, açılım süreci başlatıldı, ne yapıldıysa çözüm bulunamadı. Çünkü terörün derdi çözüm değil; sorun üretmek, kan dökmekti, bölmek parçalamaktı…

Gazze’de yaşanan insanlık dışı saldırıları gerçekleştirenler ile Türkiye’deki terörü finanse eden ve yönlendirenler aynı. Batı dünyası, ABD ve İsrail, her şey gözümüzün önünde cereyan ediyor. Çocuklar, kadınlar katlediliyor, tecavüz, işkence, açlık, sefalet, baskı, korku, insanlık onuru çiğneniyor.  İşte Gazze’de bunları yapanlar ve bunlara göz yumanlar PKK terör örgütünün sahipleridir.

Değişik isimlerle TBMM çatısı altında faaliyet yürüten ve milletin ödediği vergilerden Hazine yardımı alan bölücü terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı HDP-HEDEP (DEM) Parti Eş Başkanı Tuncer Bakırhan, “Kürt sorunu ve Abdullah Öcalan’a tecrit devam ettikçe Tekirdağlı da Trabzonlu da huzur bulamayacak” diye devleti, milleti tehdit ediyor.

Kürt sorunu, PKK terör örgütünün ürettiği bir argümandır. PKK terör örgütü, Kürt etnik kimliğini istismar aracı olarak kullanıyor. Tıpkı FETÖ terör örgütünün dinî değerlerimizi istismar ettiği gibi. Arka planda Türk ve Türkiye düşmanlığı, ABD ve İsrail çıkarları var.

Kürtleri sorun olarak göstermek istiyorlar. Kürt dendiğinde akıllara bölücülük, tehdit, kaçakçılık, şiddet, cehalet ve terör gelsin istiyorlar. PKK terör örgütünü ve siyasi uzantılarını besleyenler Kürtleri her anlamda istismar ediyor. Kürt sorunundan kasıt Türkiye’nin bölünmesini, iç savaşa sürüklenmesini talep etmektir. Kürt kökenli vatandaşların ekseriyeti bu durumun farkında ve bu plana karşı duruyor. Bir kısmı ise ne yazık ki bu kirli tuzağa düşüyor…

PKK terör örgütünün 1984’te Eruh ve Cizre baskınları ile ortaya çıkışından bu yana ödenen bedellere, çıkarılan derslere rağmen olaylar giderek daha karmaşık bir hâl alıyor. Bir yandan terörle mücadele derin vadilerde, sarp kayalıklarda, dondurucu soğuk, kar kış zor şartlarda, ölümle burun buruna gelerek, Mehmetçiklerimizi şehit vererek hiç durmaksızın devam ediyor; diğer yandan terörün siyasi uzantısı Meclis çatısı altında teröre destek açıklamaları yapıyor.

Bu nasıl iştir? Bölücü siyaset, bölücü terör sorunu Kürt sorunu olarak lanse ediliyor. Başta Kürt kökenli vatandaşların buna en sert şekilde itiraz etmesi gerekir. Sorun Kürt sorunu değil, terör, bölücülük sorunudur. Bu da terörün ortaya çıkardığı bir sorundur. Türkiye, Türk düşmanlığı üzerinden kurgulanan Kürtçülük akımını dünyada bulunan bütün Kürtlere benimsetmek için konferanslar, paneller, organizasyonlar, gösteriler düzenleniyor. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemizde bu çalışmalar ev ev dolaşılarak sinsice yürütülüyor…

Öyle savunma mekanizması geliştirilmiş ki; terörün, Kürtçülük akımının sebebi Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak gösteriliyor. Türkiye, Türk milleti olmasaydı bunlar olmazdı dercesine. Doğrudan Anayasa’nın ilk dört maddesi hedef alınıyor. Yalan, iftira, bahane çok. Yaşananlar karşısında dehşete düşüyoruz. Kuklalar zaman içinde değişiyor, kuklacılar ve hedefleri hiç değişmiyor. Her yerdeler, her köşe başındalar…

Terörün para kaynağı uyuşturucu, kaçakçılık, haraç, gasp, Suriye’de, Irak’ta emanetçilik ettikleri petrol yataklarıdır. Terörün siyasi ayağının, insan ve para kaynağının önü kesilmedikten sonra terör sorunu daha vahim yönleriyle karşımıza çıkmaya devam edecek. Türkiye’de terörün siyasi uzantılarının teröre desteği meşru görülüp terörü eleştirmek neredeyse suç sayılacak. AYM karaları, siyasilerin, meslek odalarının, sanat camiasının, medya, sivil toplum kuruluşlarının tavırları endişe verici. İnsanın kanı donuyor…