Cumhurbaşkanı yardımcısı icracı olabilir mi?

Kamuoyunda 6’lı masa olarak belirtilen siyasi parti başkanlarının bir araya gelip Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmaları halinde İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanları'nı Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak atayacaklarını belirtmeleri üzerine her iki görevin hukuken birlikte yürütülüp yürütülemeyeceği kamuoyunda tartışılmaya başlanmış olup bu konuda çeşitli görüşler de ortaya konulmaktadır.

Büyükşehir belediye başkanlarının, cumhurbaşkanı yardımcısı olup olmayacağı hususunu Anayasa ve ilgili mevzuat kapsamında gelin birlikte inceleyelim.

Her iki görev birlikte yapılabilir diyenler:

Bu görüşü savunanlar dayanak olarak Anayasa’nın 106. maddesini göstermekte olup AY. 106'ya göre, “Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olanlar arasından Cumhurbaşkanı tarafından atanır ve görevden alınır… Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, cumhurbaşkanı yardımcısı veya bakan olarak atanırlarsa üyelikleri sona erer” hükmü bulunmaktadır. Bu düzenleme ile cumhurbaşkanı yardımcıları, Cumhurbaşkanı tarafından atanacak olup cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atanabilmek için sadece “milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olma” şartı getirilmiştir. Bu yönüyle bu şartı taşıyan İstanbul ve Ankara Belediye Başkanları'nın Cumhurbaşkanı Yardımcısı atanabilmelerinde yasal bir engel bulunmamaktadır.

Bu düzenlemeye göre, milletvekillerinin cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atanmaları durumunda üyeliklerinin sona ereceği hükme bağlanmıştır. Bu madde de belediye başkanlarının, cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atanmaları halinde başkanlıklarının sona ereceğine dair bir ibare de bulunmamaktadır.

Belediye Kanunu 37. ve Büyükşehir Belediyesi Kanunu 17. maddelerinde belediye başkanlarının yapamayacakları görevler arasında “cumhurbaşkanı yardımcılığı” sayılmamış olup, bu yönden de belediye başkanlarının cumhurbaşkanı yardımcılığı yapmalarının önünde bir engel olmadığı söylenmektedir.

Yine cumhurbaşkanı yardımcılığı seçimle değil, atamayla gelinen bir görev olduğundan seçimdeki adaylık sürecinde belediye başkanlarının kamu görevlerinden ayrılma zorunluluklarının bulunmadığı da belirtilmektedir.

Her iki görev birlikte yapılamaz diyenler:

Bu görüşü savunanlar da hukuki dayanak olarak Anayasa’nın 127. maddesi ile İl İdaresi Kanunu’nun 9. maddesinin çeliştiğini söylemektedirler. Şöyle ki Anayasa 127. maddesi; “Mahallî idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenir… Merkezî idare, mahallî idareler üzerinde, mahallî hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve mahallî ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla, kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idarî vesayet yetkisine sahiptir” şeklindedir.

5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 9. maddesinin (A) fıkrası da “Valiler, ilin genel idaresinden Cumhurbaşkanına karşı sorumludur. Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, görevlerine ait işleri için valilere re'sen emir ve talimat verirler” şeklindedir.

Bu şekilde Anayasa'ya göre valiler belediye başkanı üzerinde idari vesayet yetkisine sahipken, Kanuna göre de cumhurbaşkanı yardımcıları valilere emir ve talimat verebilmektedirler.  Bu durumda bir kişi hem belediye başkanı hem de cumhurbaşkanı yardımcısı olursa o zaman devlet yönetiminde valiler ile belediye başkanları arasında yetkilerde karışıklık ve hukuki garabet durumu ortaya çıkabilecektir.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI İCRACI OLABİLİR Mİ?

Cumhurbaşkanının çıkaracağı bir kararnameyle cumhurbaşkanı yardımcısına icraat alanı ve yetki vermesine yönelik olarak Anayasa'da veya başkaca yasal mevzuatta yasak bulunmadığından cumhurbaşkanı yardımcısının icracı olmasına yasal bir engel bulunmamaktadır.

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ ŞART

Anayasamızın 127. maddesi mahallî idareler üzerindeki valilerin idari vesayet yetkisini düzenlemekte olduğundan belediye başkanlarının, cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atanmaları halinde il özel idaresi kanununa göre yapılacak uygulama bu Anayasa maddesi ile çelişeceğinden Anayasa'nın bu maddesinin değişmesi veya ek düzenleme yapılması gerekecektir.

Zira Anayasa değişikliği yapılmaması halinde icracı cumhurbaşkanı yardımcısı kanuna göre valiye emir veren, ancak Anayasa'ya göre de valiye karşı idari vesayete tabi kişi konumuna düşecektir.

Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi içerisinde icracı cumhurbaşkanı yardımcısının valinin vesayeti altında olması düşünülemeyeceğinden konunun kanun değişikliği ile değil Anayasa değişikliği ve Anayasa'nın kanuna uygun hale getirilmesi ile çözümlenmesinin en doğru yöntem olacağı değerlendirilebilir.