Masumiyet Karinesi ve Lekelenmeme Hakkı Üzerine

Bu sözler bana ait değil. Altına imzamı hemen atarım o ayrı ama bu sözleri geçtiğimiz gün Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Masumiyet Karinesi ve Lekelenmeme Hakkı Sempozyumunda dile getirdi. Yalnızca bir sempozyum adı olarak değerlendirmemek gerek masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkını. Öyle sıradan şeyler değil bunlar. Bilakis öyle kritik öyle değerliler ki….

Örneğin 3 Temmuz 2011 tarihinde bütün futbol dünyası çalkalandı. Herkes onlarca kişiye pek çok ithamda bulundu. Bu kişilerin kendi ruh halleri, aileleri, ekonomik durumları… Bunları düşünen ve o dönem “yahu bu adamlar daha yargılanmadı, ya masumlarsa?” diyen insan sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu. Aradan 10 yıl geçti ve bugün o insanların hepsinin masum olduğu gerçeği hukuk tarihimizde bir trajedi olarak kaldı.

Abdülhamit Gül’ün öncülük ettiği bir diğer anlamlı kanun ise kamuoyunda lekelenmeme hakkı olarak bilinen ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 158. Maddesinde yapılan değişiklik. Daha önce hakkınızda biri suç duyurusu yaptığında çok soyut ifadelerle suçlandığınızda dahi şüpheli sıfatı alıp savcılıkta veya karakolda ifade vermek zorunda kalıyordunuz. Lekelenmeme hakkı ise sizi halk tabiriyle “kuru iftira”dan koruyor. Nasıl mı? Buna göre sadece laf olsun diye birisi hakkınızda hiçbir delil sunmadan suç duyurusu yaparsa, savcılık ifadenizi bile almadan soruşturmaya yer olmadığı kararı verebiliyor. Yani dosyayı kapatıyor. Adalet Bakanlığı verilerine göre bugüne kadar 462 Bin vatandaş lekelenmeme hakkından yararlandı.

Peki lekelenmeme hakkında bütün sistem oturdu diyebilir miyiz? Tabii ki hayır. Burada aslan payı cumhuriyet savcılarımıza düşüyor. Çünkü soruşturmaları yürüten onlar ve lekelenmeme hakkının takdir yetkisi kendilerinde.

Soruşturmaya yer olmadığı kararının asıl önem arz edeceği soruşturmalar ise sosyal medya manipülasyonları. Yargı adına öyle bir zor dönemden geçiyoruz ki anlatmak gerçekten çok güç. Yazılı medya neredeyse twitter üzerinden hayatını devam ettiriyor. Resmi yazılı medya kuruluşları basın mensubu olmanın bilincinde belki ama bir de twitter üzerinden binlerce takipçisi olan ve buna rağmen de kimliği bilinmeyen hesaplar var. Birine iftira atmak istediğinizde bu hesaplardan bir haber ortaya atıyorsunuz. Twitter üzerinden haber yapan yayın kuruluşları ise bu sahte hesaptan aldıkları bilgilerle haber yapmaya başlayınca vay halinize. İşte tam o anda savcılarımıza büyük iş düşüyor. Onlarda haliyle ilk haber yapan kaynağın araştırılması için emniyetin siber suçlar bürosuna müzekkere yazıyor. İşin en kötü yanı da burada başlıyor. Çünkü FETÖ soruşturmaları yüzünden siber suçlardan bir araştırmanın dönmesi en iyi ihtimalle bir yıl. Hiçbir suçunuz yokken hakkınızda altı boş, yalan ve iftiralarla dolu bir soruşturmanın sonuçlanması bir yılı buluyor. O bir yıl boyunca psikolojiniz bozuluyor, uykularınız kaçıyor ama kimsenin sizle aynı duyguları hissetmesini bekleyemezsiniz…

Bir hukukçu olarak cumhuriyet savcılarımızdan beklentim 2017’den beri kanunumuzda yer alan lekelenmeme hakkını daha sık kullanmaları. Hiçbir şey bir anda olmuyor kabul ediyorum ama istemesi benden yapması sizden.