Kemal Kılıçdaroğlu mu Ekrem İmamoğlu mu pes edecek?

Türkiye’nin ürettiği insansız savaş uçağı Kızıl Elma ilk uçuşunu yaparken, biz Ekrem İmamoğlu’na verilen hapis cezasını tartışıyorduk.

 Zamanlama manidardı.

Birkaç gün önce, İtalya Başbakanı, Türkiye’den İHA ve SİHA almak istediklerini söylerken, biz altı yaşında evlendirildiği iddia edilen H.K.G’nin kabul edilemez iğrençliklere nasıl kurban edildiğini konuşuyorduk.

İğrençlik yürek yakıcıydı ama zamanlama da manidardı.

Amerika’nın gözü Türkiye’nin üzerindeydi. İngiltere yakından izliyordu. İngiliz Haber Ajansı Reuters, Türkiye’nin A-35 programından çıkarılmasını hatırlatıyor, yapımı devam eden uçak gemisinin İHA ve Kızılelma’ların iniş kalkışı için elverişli hale getirildiğini anlatıyordu.

ABD’nin önemli dergilerinden Newsweek ve Forbes de Kızılelma’lar için, “Hesaba katılması gereken bir güç” yorumunu yapıyordu.

1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra Türkiye’ye askeri ve ekonomik ambargo uygulayan Amerika, o yıllarda Türk ordusuna hibe ettiği yırtık ve yamalı paraşütleri bile geri istiyordu. Paraşüt bile yapamayan Türkiye, şimdilerde savaş gemisi, savaş uçağı yapmaya başlıyordu.

Türkiye’nin gündeminde, ekonomideki kötü gidişatı düzeltmeye, yaşam standardını yükseltmeye ilişkin bir dizi tedbir vardı. EYT, 3600, sözleşmeliye kadro, asgari ücrete zam beklentisi, işçi memur maaş artışı, dizginlenmeye başlayan enflasyon, 2023’e ilişkin umutları yeşertiyordu. Öte yandan, Gabar’da Türkiye’deki en zengin petrol yatakları bulunuyor, Karadeniz gazı, evlere ve sanayicilere verilmeye hazır hale getiriliyordu. En önemlisi, PYD’nin belini kırmak için Suriye’ye yapılacak kara operasyonu için gün sayılıyordu.

İşte tam o anlarda iki konu gündemi alt üst ediyordu.

Zamanlama manidardı.

H.K.G’nin altı yaşında evlendirilip tecavüze uğradığı iddiaları üzerinden cemaatler, cemaatler üzerinden de AK Parti ve Erdoğan hedef alınıyordu. Yine Ekrem İmamoğlu’na ilk mahkeme tarafından YSK’ya hakaret suçu nedeniyle verilen hapis cezasının faturası AK Parti ve Erdoğan’a kesiliyordu. AK Parti ve Erdoğan’a olan toplumsal desteğin yeniden yükselişe geçtiği bir dönemde art arda gelen iki olay tesadüf müydü?

KILIÇDAROĞLU’NA RESMEN DARBE YAPILDI

İlginçlikler zinciri İmamoğlu davasında ağızları açık bırakacak kadar ortadaydı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Ali Mahir Başarır, karardan bir gün önce; “Hâkimi tanıyorum, adil karar vereceğine inanıyorum” diyordu. Ama çıkan karar adil bulunmuyordu.

Karar günü. Saat 13.47’de İmamoğlu tweet atıyor, “Karar ne olursa olsun, kâh sevincimizi kâh irademizi göstermek adına herkesi saat 16.00’da Saraçhane’ye davet ediyorum” diyor. Mahkeme henüz kararını vermemiş. İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığındaki en büyük rakibi ve Genel Başkanı Almanya’da. Ama en büyük destekçisi İYİ Parti lideri Ankara’da.

Akşener, İmamoğlu’nu anında yanıtlıyor; “Ankara’dan yola çıktım Saraçhane’de görüşürüz.”

Her şey spontane gelişmiş gibi görünüyor. Kılıçdaroğlu, Almanya’da etrafındaki üç-beş kişi ile acil toplantı yapıyor. Saraçhane’ye yetişmesi mümkün değil. Mitingi iptal ettirip, ertesi gün kendisinin de katılacağı daha görkemli bir toplantı önerisi gündeme geliyor. Ama insanlar Saraçhane’de toplanmaya başlamış, Akşener yola çıkmış. Yapılacak tek şey, İmamoğlu ve Akşener’in yanına Canan Kaftancıoğlu’nu koymak. Öyle de oluyor. Ertesi gün altı liderin katılacağı mitingi de Kılıçdaroğlu istiyor. Böylece durumu kurtarmaya çalışıyor. Ama atı alan Üsküdar’ı geçiyor.

İmamoğlu pası veriyor, Akşener fileleri havalandırıyor.

Kemal Kılıçdaroğlu’na doksandan atılan bir gol.

BUNDAN SONRA NE OLACAK, KILIÇDAROĞLU PES EDECEK Mİ?

Şimdi soru şu: İmamoğlu’nun adaylığı konusunda son kartlarını da masaya açan İYİ Parti ve lideri Akşener ile CHP lideri Kılıçdaroğlu arasında köprüler atılacak mı? Bir başka deyişle, Altılı Masa dağılacak mı?

Sanırım bu sorunun cevabı, İmamoğlu’nun arkasında, Akşener’den başka kimlerin durduğu ve “kim”lerin gücü ile ilgili.

Mesela, Kemal Bey’in son bir ayda peş peşe ziyaret ettiği, Amerika, İngiltere ve Almanya bir tercih kullanacak olsa kimi işaret ederdi? Kılıçdaroğlu’nu mu? İmamoğlu’nu mu? Ya da kim olursa olsun, Erdoğan’a karşı seçilebilecek adayı mı?

Öteden beri “İstanbul Dükaları” olarak adlandırılan, yerleşik/egemen sermaye kimi tercih ederdi?

Ve en önemlisi, Kılıçdaroğlu’nun “karar verici” diye sürekli işaret ettiği Altılı Masa ne diyecek?

Görünen o ki; Kılıçdaroğlu, aday olmak istiyorsa masayı devirecek.

Ya da masa devrilmeden, bileşenleri, herkesin kendi adayını çıkarmasına ve ikinci tura kalacak adayın etrafında kenetlenilmesine ikna edecek. Eğer bu durumda, İYİ Parti, İmamoğlu’nda ısrar ederse, o zaman da ortaya,  İmamoğlu ile Kılıçdaroğlu’nun karşı karşıya geleceği ilginç, karmakarışık ama olası bir tablo çıkacak.

Belki de Kılıçdaroğlu, İmamoğlu’nu aday olmaması konusunda ikna edecek. Kim bilir?

Son ihtimal ise, Kılıçdaroğlu’nun pes ederek adaylıktan çekilmesi. Bu ihtimal, Kemal Bey’in Genel Başkanlığının da sonunu getireceği için pek mümkün görünmüyor. Yine de ihtimal dahilinde.