Yerel seçimler sonrası kazananlar ve kaybedenler

Yerel seçimlerin üzerinden aşağı yukarı bir hafta geçti. Toplumsal kesimlerin bütün yorum ve değerlendirmelerini takip etmeye çalıştım. Aynı zamanda seyahatlerimde de gittiğim yerlerdeki insanların nabızlarını tuttum.

Bu seçim diğer seçimlerden çok farklı olarak çeşitli mesajları içinde barındıran ve eğer dikkat edilmezse de bir çok siyasi yapının yok olmasına neden olacak bir özellik taşıyor.

Öncelikle iktidar partisini seçimleri neden kaybettiğinin analizini yapmak gerekiyor. Ak Parti’ye gönül veren milyonlar bir başka partiye oy vermemek için sandığa gitmemeyi tercih etti.  Bu aslında sessiz bir protesto ve bu protesto sonucunda Ak Parti bir çok güvendiği yerde seçimleri kaybetti.  Bir diğer grup ise sandığa giderek Yeniden Refah Partisine oyları verdi ve bu da cezalandırıcı bir tavır olarak algılandı. Bunun yanı sıra Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy veren Ak Parti seçmenini de parti yetkilileri  dikkate alması gerekiyor. İttifak stratejilerinin de işlemediği de ortada. Ak Parti ve MHP yarışırken birçok belediyeyi de Kütahya, Kırıkkale örnekleri gibi CHP’ye kaptırdı.

Zor ekonomik koşullar, satın alma gücünün düşmesi, yakıcı enflasyonist ortam ve “yerel seçimler aday ile kazanılır” basit düşüncesi  Ak Parti’nin oy kaybetmesinin  en büyük nedenlerinden oldu. Bir  diğer etken ise herkesin hem fikir olduğu Ak Parti kadrolarının halktan kopması.  Sayın Erdoğan’ın sürekli eleştirdiği şekilde “fildişi kulelerinde” kendilerine yer edinmeleri, adayların teşkilatlara sorulmadan, onların fikir ve görüşlerinin alınmadan belirlenmesi de düşüşün çok önemli bir faktörü oldu. Partinin, tabandaki erozyonu durdurmak ve yeni seçmenlere hitap etmek için farklı stratejiler geliştirmesi gerekiyor ki 1989 yerel seçimleri ve ANAP’ın yok oluşunu unutmamak gerekiyor.

Cumhuriyet Halk Partisi herkesi şaşırtarak özellikle Ak Parti’nin güçlü olduğu iç bölgelerde önemli kentleri kazanarak çok büyük bir özgüvene sahip oldu. Uzun yıllardan sonra birinci parti olarak seçimden çıkmaları, çok önemli kentlerin belediyelerini kazanmaları ve aynı zamanda psikolojik olarak üstünlük kurmaları da özellikle yeni genel başkan Özgür Özel’in ilk seçiminde çok manidar oldu. Kılıçdaroğlu’nun her ne kadar “siyaset beni bırakmaz” gibi absürt beyanları da  CHP’nin aldığı oy oranı ile bertaraf oldu.

Burada tabi önemli olan bir faktör de aday seçimleri. Genç ve klasik CHP duruşundan çok farklı adayların belirlenmesi,  halkın içinde ve halkın sorunlarıyla  dertlenen adayların listeye konulması belirleyici oldu. Adıyaman belediye başkanı Abdurrahman  Tutdere buna en büyük örnek.

Yerel seçim sonrası CHP’nin 2028 hesaplarında dikkate alması gereken iki önemli alan da oluştu. Birincisi İstanbul dükalığı. İmamoğlu’nun belirlediği adayların başarılı olması ve 2028 adaylığına göz kırpan cümleleri ile otonom davranışları ilerleyen dönemlerde sorunlara yol açabilir.

Son seçimim diyerek büyük bir farkla kazandığı Ankara seçimleri  de sakin güç Mansur Yavaş’ı da potansiyel bir Cumhurbaşkanı adayı haline getiriyor. O da aynı İmamoğlu gibi ilçe adaylarının büyük bir kısmını belirleyerek başarı elde etti. Rakibi Turgut Altınok’un çok başarısız seçim stratejisi ve mal varlığı açıklamalarının da bu büyük oy farkının oluşmasında payı olduğunu da belirtmek gerekiyor.

Hür ve müstakil olarak seçimlere girme kararı alan Türk siyasi hareketinin belki de en duygu-tutarsız kadın politikacısı Meral Akşener bu seçimin kaybedenlerinden biri.

Altılı masadan kalkınca oy kaybeden, dönüşte de kaybeden ve tutarsız politik hamleleri ile tabanı kaybeden bir lider görünümünde Akşener. Oysa MHP’den koparak oluşturduğu bu hareket siyasal olarak çok önemli ve belirleyici bir konumda olabilirdi.

Genel seçimlerde aldığı oy oranının çok altında bir oy olarak kurultay kararını açıklayan Akşener, kısa bir hazırlık süresi belirleyerek aslında kurultayda nasıl bir rota izleyeceğini de gösterdi.

Avukat Mehmet Tolga Akalın adaylığını açıklayan ilk İyi Partili oldu.  Milletvekili listelerinden çıkartılan ve hakkı yenen bir Türk milliyetçisi olarak Akalın’ın partiye yeni bir soluk getirileceği taraflarca belirtiliyor.

Yeniden Refah Partisi,  Ak Partinin bu seçimlerdeki düşüşünde en önemli faktörlerden biri. Özellikle Yozgat ve Şanlıurfa gibi önemli kentler ile çok sayıda ilçe belediyesi kazanması ve Milli  Görüş’ün belediyecilik ilkelerini hayata geçirecek vaatleri de Ak Parti’ye küsen, sandığa gitmeyen tüm muhafazakarlar için bir umut oldu.  İlerleyen dönemlerde kendisinden çok bahsettirecek  olan YRP ülkenin üçüncü büyük partisi artık.

Yerel seçimlerde kaybedenlerin en başında altılı masanın diğer üyeleri de var kuşkusuz. Kendi üye sayılarından bile daha düşük oy alan Deva Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve  Demokrat Parti büyük ihtimalle gelecek dönemin kaybolacak siyasi yapılarından olacaklar.

Zafer Partisi yerel seçimlerde  rüştünü  ispat etmek,  belediye kazanmaktan ziyade genel oyunu ortaya koymak için oluşturduğu strateji de parti imkan ve olanakları bağlamında göreli olarak başarılı olduğu söylenebilir.

Memleket Partisi lideri Muharrem İnce de  partisini küçültüp, dijital ortamda siyaset yapma kararı ile  Türk siyasal yaşamında farklı bir uygulamaya imza attı. Bu kararın nasıl bir etki sağlayacağını da ilerleyen günlerde göreceğiz.

Bu seçimlerin kuşkusuz en önemli kentlerinden biri Hatay. SODİMER olarak 19 kere gittiğimiz deprem bölgesinde ilgilendiğimiz bir kent Hatay. Gelecek yazımda daha geniş bir yer vereceğim kent sisyasi olarak çok hareketli.

CHP’nin tartışmalı adayı Lütfü Savaş‘tan seçimi alan Mehmet Öntürk yönetimindeki Ak Parti’li belediyeyi zor işler beklemekte. Ak Parti’nin birçok ilde kaybetmesine rağmen Hatay’da kazanmasında en büyük faktör devletin ortaya koyduğu projeler ve kısa bir sürede gerçekleştirdiği çalışmalardır.

Devlete olan güven elbette bu başarının en önemli kilidi. Sonuç olarak görülmesi gereken devletin yaptıklarının sandığa yansımasıdır.

Seçimin birincisi olan CHP’nin rehavete kapılmaması gerekmekte. Çünkü  CHP birçok sağ seçmenin oy verdiği bir parti konumunda artık. Sadece sosyal demokrasiye gönül verenler değil milliyetçi, muhafazakar ve merkez sağdan bir çok kesimden oy alan Cumhuriyet Halk Partisi, bundan sonra yapacaklarıyla ya başarı elde edecek ya da kaybedecek. 2028 ya da daha erken tarihlerde yapılacak erken seçimin sonucu yerel yönetim başarılarına bağlı.

İktidar partisi de çok acil bir şekilde bu yenilginin muhasebesini yapmak zorunda kendi dönemlerinde doğan gençlerin büyük bir çoğunluğunun oy vermediği, seçmenlerinin sandığa gitmediği ve yönetim kadrosunun halktan kopuk olduğu bu görünüm ile ekonominin yarattığı olumsuzluklar bu muhasebeyi zorlaştırıyor.

Acil bir şekilde kadronun yenilenmesi ve yeni, yıpranmamış kişilerin siyasi ortama sokulması gerekiyor.

Son olarak bu seçim aynı zamanda bir çok yeni genç siyasinin kendisini gösterdiği bir seçim oldu.

CHP’nin Üsküdar belediye başkanı Sinem Dedetaş ve Tuzla belediye başkanı Eren Ali Bingöl, yine CHP’nin Ordu ili  Altınordu ilçe belediye başkanı Ulaş Tepe gençlikleriyle ve ortaya koydukları ile kendilerinden çok bahsettirecekler gibi görünüyorlar. Tokat’ın MHP’li belediye başkanı, Recep Yazıcıoğlu’nun oğlu Mehmet Kemal Yazıcıoğlu da kendini gösterme potansiyeli olan genç bir başkan.

Aynı zamanda çok büyük bir başarıya imza atarak milliyetçi-muhafazakâr kesimin sembol  ilçesi Keçiören’i kazanan Mesut Özaslan ve Cumhur ittifakının güçlü olduğu Polatlı’yı tekrar CHP kaşesi ile alan belediye başkanı Mürsel Yıldızkaya da gelecek siyasi dönemlerin önemli aktörleri olacak gibi duruyor.

2028 yılına kadar seçim yok ama Türk politik yaşamı en hararetli bir dönemini yaşıyor. Bizlere de bu süreci iyi analiz etmek kalıyor.