Dizi oyuncusunun “isyanı” ve yardım gecesinin düşük profili…

Şikâyet etmiş.

Günlerdir uyumadığını, WhatsApp gruplarında depremzedeler için organizasyon yaptıklarını belirterek “Yanlış anlamayın asla şikâyet etmiyorum. Ne gerekiyorsa canla başla aylarca yapmaya da hazırım. Ama neden biz? Neden her şeye biz koşuyoruz? Neden?" sözleriyle “isyan” etmiş.

Tanıyamayanınız varsa bile fotoğrafından hatırlayacağınız bir isim kendisi; Tuba Ünsal.

Herkesin vatandaşlık, kimlik ve aidiyet kavramlarıyla ilgili bir fikri vardır. Tuba Ünsal’ın da olduğunu düşünüyorum. Yaptığı şeyi küçümsemiyorum ama bir WhatsApp grubu oluşturup iki üç gece uykusuz kaldı diye herkesi suçlar hale gelmesi tuhaf. Beklerdim ki ilköğretimdeki arkadaşlarını organize edip kumbaralarındaki paralarını bir araya getirerek onları bağışlayan çocuğun hiç şikâyet etmemesinden bir hisse çıkarabilsin. Köylüleri organize edip para toplayan Emine teyzeden, oto sanayiindeki işçileri organize eden ustadan, şehit oğlunun aracını satan ve bağışlayan bir anneden…

Günlerdir uyumamak…

Gece gündüz demeden enkaz altında kalmış vatandaşlarımızı sağ olarak kurtaran başta AFAD, tüm resmi ve gönüllü yardım kuruluşlarının çalışanlarının, mensuplarının “Günlerdir uyumuyoruz, neden her şeye biz koşuyoruz, neden?” diye şikâyet ettiğine tanık olmadık.

Toplam 5 bin 453 kişilik ekibiyle deprem bölgesinde ilk günden bu yana yüzlerce kişiyi enkazdan kurtaran İHH ekiplerinin, 21 lojistik merkezde 476 araçla faaliyet gösteren, gıda, barınma ve giyecek yardımı yapan bin 728 kişinin yakındığını işitmedik.

Beşir Derneği, Önder (İmam Hatipliler Derneği), İnsan Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti, Deniz Feneri, TÜGVA, TÜRGEV, AHBAP, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Türk Diyanet Vakfı, Türkiye Fırıncılar Federasyonu, Yeryüzü Doktorları, Türk Eğitim Vakfı, Ülkü Ocakları, ADD, TEGV, LÖSEV, Alperen Ocakları, T3 Vakfı, AKUT ve onlarca kuruluş daha…

Hiçbirinin ağzından “Off” sözcüğü çıkmadı.

Bakıyoruz, bir takım YouTuber’lar ve İnstagrammer’larda da aynı ruh hali var. Yardıma ihtiyacı olanlar için bir etkinliğe katıldıklarında kendilerini dünyanın merkezine koyup, “Yalnızca biz çalışıyor ve uykusuz kalıyoruz” duygusuna kapılma ve sonra da diğerlerinin hiç çalışmadığından şikâyet etme patolojisi. Sürekli kendi çabalarını reklam etme, duyurma ihtiyacını aralıksız hissetmeleri de cabası.

Enkazın altından 16 saatlik çalışma sonucu bir bebeği kurtaran AFAD görevlisinin kendisine adını soran muhabire, “Benim adım önemli değil” diye cevap vermesi bile onlara ders olamıyor. Bir ofisin geniş masalarında, şık sportif ya da casual kıyafetleriyle oturup, bilgisayarlarında kendilerini takip edenlerin yardım çağrısını gerekli makamlara ilettiklerinde ve bunu ağlayarak kutladıklarında, o esnada çektikleri görüntülerini sosyal medyada paylaştıklarında tatmin olabiliyorlar ancak.

Oysa nice şarkıcı ve oyuncu var ki sessiz sedasız yardım tırları organize ettiler, depremzedelere, enkaz çalışmalarını yürüten ve güvenliği sağlayan görevlilere, durmaksızın çalışarak sessiz sedasız yemek, su, giyecek dağıttılar. İtalyan Şef Danilo Zanna, Mehmet şef, Cem Yılmaz, Ebru Yaşar, Halil Sezai, Burak Haktanır, Gamze Özçelik ve adlarını sayamadığım pek çok ünlü. Mert Fırat baştan beri deprem bölgesinde bizzat yardım faaliyetlerini organize edenler arasında. İstanbul’da yardım toplama merkezlerinde Murat Boz, Erkan Kolçak Köstendil, Pelin Öztekin, Fatih Ürek, Merve Dizdar, Selahattin Paşalı, Sarp Apak, Burcu Biricik, Selma Ergeç, Burak Deniz, Kaan Yıldırım, Bennu Yıldırımlar gibi isimleri de bantladıkları kolileri ve un çuvallarını araçlara taşırken gördük.

Hiçbiri “Neden biz, neden ama neden” demedi.

Ama kimileri sonuçta öyle bir atmosfer yarattılar ki hakikaten deprem çalışmaları onlar olmasaydı yürümeyecekti noktasına getirdiler işi. Üstelik “Antakya’da baraj patladı” gibi yaydıkları yalan haberlerle enkaz altındaki kurtarma çalışmalarını sekteye uğratıp insanların ölümüne sebep oldular. Sürekli görünür olma hastalığının nelere mal olduğunu bir kez daha yaşadık böylece.

OLMADI, YAKIŞMADI, ÖZEL BANKALAR VE TÜRKİYE’NİN EN ZENGİN İLK 100’Ü…

Eğlence sektöründen, spor dünyasından 100’den fazla ünlü isim de önceki gece sekiz televizyon kanalının ortak yayınla gerçekleştirdiği yardım gecesinde görev aldı. Telefonların başına geçtiler ve sessizce yardım için arayan vatandaşların bağış miktarlarını alıp kaydettiler. Sorulduğunda da seyircilerle paylaştılar.

Önceki gece tarihi bir rekor kırıldı ve 115 milyar 146 milyon lira yardım toplandı.

AMA…

Halk Bankası 7 milyar lira, Vakıfbank 12 milyar lira, Ziraat Bankası 20 milyar lira, Merkez Bankası da 30 milyar lira bağışladı.

Özel bankalardan çıt çıkmadı.

Daha önceki haberlerde var, İş Bankası AFAD’a 1 milyar lira, deprem konutlarına 1 milyar 750 milyon lira destek sağladı. Bu arada deprem bölgesinde verilen kredileri faizsiz 31 Ağustos’a kadar öteledi, hayatını kaybedenlerin de tüm borçlarını sildi. Bu arada iştiraki Şişecam da bir konteyner kent kuracak. İş Bankası’nın cesameti ile örtüşmüyor ama yine de iyi. Akbank’tan sadece 650 milyon lira, Yapı Kredi’den de AFAD’a 580 milyon lira yardım var. Çok çok az.

Diğerleri sessiz.

Ayıp.

Bu ülkenin bankası değil mi onlar? Tasarruflarına talip olduğu vatandaşlarına reklamlarda “İyi günde kötü günde” sloganıyla seslenip, o kötü gün geldiğinde sırra kadem basmanın adı nedir?

Devlet bankalarının bağışları kuşkusuz önemlidir de sonuçta devlet bankası. Hele Merkez Bankası? Hazineye devredeceği kârlarının 30 milyar lirasını depremzedeler için yönlendirdi. Kısaca eleştiriyi ve tepkiyi de hak etti. Bir cepten diğerine taşıma bu. Bu yapılabilir ama bağış gibi açıklanması uygun olmadı.

Ancak ben geçmiş yazımda da hatırlattığım üzere Türkiye’nin Gayri Safi Milli Hasılası’nın yüzde 30’una, yani 240 milyar dolara hükmeden Türkiye’nin ilk 100 zengininin halktan aldığının bir kısmını halka verme konusunda elini taşın altına sokmasını beklerdim.

Yapmadılar.

Bu duyarsızlığı, vurdumduymazlığı ileride nasıl izah edeceklerini bilemeyecekler.