Hacer Haniç

Hacer Haniç

Son Yazıları

Filistin için sessiz kalma

Türkiye Basın Federasyonu (TÜBAF) öncülüğünde, İsrail’in Filistin’de sürdürdüğü insanlık ve hukuk dışı uygulamalara dikkat çekmek ve bu zulme karşı durmak amacıyla Sultanahmet Meydanı’nda “Filistin İçin Sessiz Kalma” başlıklı 24 saat aralıksız devam eden bir ortak canlı yayın programı düzenlendi. Türkiye’nin yanı sıra farklı ülkelerden de gazetecilerin katılım sağladığı etkinlikte, yaklaşık 100 gazeteci bir araya gelerek Filistin’deki mazlumların sesi olmaya çalıştık.

Gösterdikleri duyarlılık, insanlık onuruna verdikleri değer ve ortaya koydukları kararlı duruş için Türkiye Basın Federasyonu’na gönülden teşekkür ediyorum. Gerçekten de çok anlamlı bir organizasyona imza attılar.

Yazının Devamı

Küresel dönüşümde yeni güç: Afrika uyanıyor!

24 Mayıs günü, Beyaz Saray’da gerçekleşen basın toplantısı, diplomasi tarihine adeta tiyatral bir sahne olarak geçti. ABD Başkanı Donald Trump, Güney Afrika Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa’yı kameralar önünde ağır ithamlarla hedef aldı. Özellikle beyaz Afrikalı (Afrikaner) çiftçilere karşı “soykırım” yapıldığını ileri sürerek Ramaphosa’yı bu duruma sessiz kalmakla suçladı. Söz konusu iddialar, uluslararası hukukta karşılığı olmayan ve iç siyaset malzemesi hâline getirilmiş çarpıcı söylemlerdi. Ancak perde arkasındaki asıl oyun, bu suçlamalardan çok daha dikkat çekiciydi.

Toplantıyı sıra dışı kılan esas konu ise, toplantı heyetinde bulunan Güney Afrika’nın en zengin beyaz iş insanı Johann Rupert’ın, yaptığı çıkış oldu. Rupert, Güney Afrika’nın iletişim ve finans altyapısında, medya ve finans sektöründe güçlü bir aktör olarak bilinir.

Yazının Devamı

Linç kültürü

Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye siyasal yaşamının en köklü aktörlerinden biri olmasına rağmen, son yıllarda kimlik bunalımı, parti içi çekişmeler, liderlik krizi ve ifade özgürlüğü tartışmaları eşliğinde derin bir kriz sürecinden geçmektedir.

Özellikle 2023 sonrasında gerçekleşen genel başkan değişimiyle birlikte, parti içinde liderliğin meşruiyetine ilişkin tartışmalar ve örgütsel gerilimler daha görünür hâle gelmiş; bu durum ideolojik yönelimden kurumsal yapıya kadar pek çok alanda ciddi bir belirsizlik ve istikrarsızlığa yol açmıştır.

Yazının Devamı

Turizmin marka değerini tüketen sessiz tehdit

Turizm sezonu açılıyor. Tatil planları yapılmaya başlandı, oteller konuklarını karşılamaya hazırlanıyor, sahil beldeleri yavaş yavaş canlanıyor. Ancak akıllardaki soru değişmiyor: Turizmde fırsatçılık sorunu ne olacak?

Türkiye, 2024 yılında turizmde tarihi bir başarıya imza attı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2024’te ülkemize gelen ziyaretçi sayısı 62 milyonu, elde edilen toplam gelir ise 61,1 milyar doları aştı. Kültür ve Turizm Bakanlığı ise 2025 için hedefi daha da büyüttü: 70 milyon turist ve 70 milyar dolar gelir. Bu, ilk bakışta gurur verici ancak bu büyük başarıya giden yolda dikkat edilmesi gereken bazı önemli hususlar var.

Yazının Devamı

Trump doktrini ve küresel dönüşüm

Donald Trump, 2017 yılında ABD Başkanı olarak göreve başladığında ilk yurt dışı ziyaretini Suudi Arabistan’a yaparak alışılagelmiş diplomatik reflekslerin dışına çıkmıştı. Bu tercih hem ekonomik hem de sembolik olarak anlamlıydı. Yaklaşık 400 milyar dolarlık silah ve altyapı anlaşmasıyla Trump, “Amerikan İş Dünyası için başkan” imajını dış politikada da göstermek istemişti. O dönem Obama ile mesafe konulan Suudi Arabistan’la ilişkileri yeniden tesis etmeyi hedefliyordu.

2025 yılında ikinci kez başkan olan Donald Trump, dış politikasına yine Ortadoğu’dan başladı. Ziyaretlerinin odak noktası bu kez yine trilyon dolarlık silah ve enerji anlaşmalarıydı. Siyasi beklentiler ise karşılanmadı. Doha’da Hamas ile İsrail arasında süren ateşkes görüşmeleri sonuçsuz kaldı. Gazze için beklenen ateşkes sağlanamadı, Trump Katar’da bu konuda somut bir adım atmaktan kaçındı. Aynı şekilde gündemdeki İran dosyasında da ilerleme kaydedilemedi.

Yazının Devamı

Trilyon dolarlık ziyaret ve yeni dengeler

ABD Başkanı Donald Trump, Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni kapsayan dört günlük Orta Doğu turunu tamamladı. Klasik bir siyasi mesaj turundan söz etmiyoruz. Bu, doğrudan doların, enerji kontratlarının ve silah anlaşmalarının konuşulduğu bir pazarlık masasıydı.

Trump’ın Ortadoğu turunun en dikkat çekici yönü, imzalanan devasa ticaret ve savunma anlaşmaları oldu. Suudi Arabistan’la 600 milyar dolarlık yatırım taahhüdü alındı. Bu paketin içinde, 142 milyar dolarlık bir savunma anlaşması yer alıyor ve bu anlaşma kapsamında Amerikan şirketlerinden son teknoloji savaş ekipmanları ve askeri hizmetlerin sağlanması öngörülüyor.

Yazının Devamı

Sömürge mirasından nükleer caydırıcılığa

1947 yılı, dünya tarihinin en büyük ve en kanlı göçlerinden birine sahne olmuştu. İngiltere, yaklaşık iki yüzyıl boyunca sömürgesi olarak yönettiği Hindistan’dan çekilirken ortaya çıkan iki devletli yapı (Hindistan ve Pakistan), tartışmalı bölge olan Keşmir’in statüsünü çözümsüz bırakmıştı.

İngiltere, “böl ve yönet” (divide et impera) sömürge anlayışıyla hükmettiği topraklarda ayrılığı kalıcı kılmak için planlı bir şekilde hareket etti. Yüzyıllar boyunca aynı coğrafyada bir arada yaşamayı başarmış Hindu ve Müslüman toplulukları, İngiliz yönetimi altında sistematik biçimde ayrıştırıldı.

Yazının Devamı

Bilgiyle kurulan sessiz hegemonya

Modern çağın en derin kırılmalarından biri, bilginin salt öğrenme ya da keşif süreci olmaktan çıkıp toplumsal kontrolün temel aracına dönüşmesidir. Oysa bilgi, en az güç kadar politiktir. Fransız filozof Michel Foucault’ya göre bilgi, sadece hakikati açıklamak için kullanılmaz; denetim kurmak ve düzeni meşrulaştırmak amacıyla da işlev görür. Bilgi ile iktidar arasında doğrudan bir ilişki vardır. Bilgi, nesneleri tanımlarken o nesneler üzerinde nasıl davranılması gerektiğini de belirler.

Peki, bu süreçte akıl nerede devreye giriyor? Daha önemlisi, nasıl bir akıl? Bugünün dünyasında hâkim olan akıl tipi, “araçsal akıl”dır. Yani amaçlardan çok araçlara odaklanan, değerlerden çok verimlilik peşinde koşan bir akıl. Araçsal akıl “ne yapmalıyım?” değil, “nasıl yaparım?” sorusunu merkeze alır. İşte bu yüzden bilgi, artık teknik bir stratejiye dönüşmüştür.

Yazının Devamı

satranç tahtasında Türkiye’nin hamlesi ne olmalı?

Türkiye, terörle mücadelede tarihi bir dönemeçten geçiyor. Yarım asrı bulan bu mücadelenin nihai tasfiyesi için 27 Şubat 2025’te terörist başı Abdullah Öcalan tarafından gönderilen ve örgütün kendini feshedip silah bırakmasına yönelik çağrı içeren mektup, stratejik bir sürecin kapısını aralayan bir belge olarak değerlendirildi. O tarihten bu yana kamuoyunun gözü, örgütün çatı yapılanmasını dağıtması ve silahları teslim etmesi gibi iki kritik adımın ne zaman atılacağına çevrildi. Artık Mayıs ayına girildi ve beklenti, bu sürecin önümüzdeki günlerde tamamlanması yönünde.

Devletin zirvesinden yapılan açıklamalar bu sürecin niteliğini netleştiriyor: Bu bir müzakere değil, pazarlık hiç değil. Bu, uzun yıllardır süren kararlı mücadelenin ardından gelen stratejik netleşme, yani terörün fiilen sonlandırılması evresidir.

Yazının Devamı

Kut’ül Amare Zaferi

Tarih, çoğu zaman zaferlerle anılır; ancak bazı zaferler vardır ki, gölgede kalmaları adeta unutturulmaya çalışılmalarıyla birlikte daha derin anlamlar taşır. Kut’ül Amare Zaferi işte tam da böylesi bir dönüm noktasıdır. Birinci Dünya Savaşı sırasında Irak cephesinde gerçekleşen bu zafer, 29 Nisan 1916 tarihinde Osmanlı ordusunun İngiliz güçlerini Irak’ın Kut bölgesinde uzun süreli bir kuşatma sonrası teslim olmaya zorlamasıyla kazanılmıştı.

İngiliz General Charles Townshend komutasındaki yaklaşık 13 bin asker, çaresiz kalıp teslim bayrağı çekmişti. Bu, İngiliz ordusunun prestijini ciddi anlamda zedelemiş, bölgedeki stratejik planlarını altüst etmişti. Britanya tarihine yazılmış en ağır yenilgilerden biri olarak kabul edilen Kut’ül Amare mağlubiyeti, İngilizler için büyük bir hayal kırıklığı olmuştu.

Yazının Devamı

İstanbul’un bir numaralı gündemi deprem olmalıdır

Marmara Denizi’nde meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki deprem, Türkiye’nin en kalabalık ve en stratejik kenti İstanbul üzerinden kendini yeniden hatırlattı. Can kaybı yaşanmamış olması en büyük teselli kaynağımız oldu. Ancak bu, asıl sorunun üstünü örtmemeli: Deprem gerçeği kapıda beklemiyor; biz onun bizzat içinde yaşıyoruz.

İstanbul, tarihi, nüfusu, ekonomik yükü ve kültürel mirasıyla Türkiye’nin can damarı ve kalbidir. Bu yüzden İstanbul ile ilgili her gelişme Türkiye’nin genelini etkiler. Dolayısıyla İstanbul’un geleceği, günübirlik siyasi tartışmalarla değil; bilime, planlamaya ve toplumsal faydaya dayalı bir vizyonla şekillenmelidir.

Yazının Devamı

Zirai don ve tarımda dayanıklılık zorunluluğu

Türkiye, geçtiğimiz hafta tarım hafızasına kazınacak ölçekte bir zirai don vakasıyla karşı karşıya kaldı. TARSİM’in (Tarım Sigortaları Havuzu) yaptığı açıklamaya göre, bu dönem son yılların en kapsamlı ve etkili don olaylarından biri olarak kayda geçti. Özellikle gece sıcaklıklarının ani düşüşüyle birlikte, ülke genelindeki birçok bölgede tarımsal üretim zarar gördü. TARSİM sigortalı üreticilere yönelik hasar tespit çalışmalarına başladığını ve sürecin titizlikle yürütüleceğini duyursa da, sahadaki endişeleri gideremedi…

Peki, bu durum ne anlama geliyor? Hangi sorunlar bizi bekliyor? Ve çözüm sadece sigortayla mı sınırlı?

Yazının Devamı

Siyasetin sosyal haritası

Türkiye siyaseti yıllardır kutuplaşma ekseninde analiz ediliyor. Ancak bu kutuplaşmanın arkasında yatan daha derin bir ayrım var: statik seçmen ile dinamik seçmen arasındaki fark.

Statik seçmen, siyasal tercihini yıllar içinde sabitlemiş, belirli bir partiye ya da ideolojiye sıkı sıkıya bağlı olan seçmen tipidir. Bu seçmen grubunun tercihi genellikle değişmez. Kimlik merkezlidir. Siyasi tercihini parti kimliksel aidiyete göre belirler. Siyasal aidiyeti bir inanç gibi yaşar: “Bizden” ve “onlar” ayrımına daha yatkındır. Muhalefet ya da iktidarda olmak davranışını fazla etkilemez: Oy verdiği parti yanlış yapsa da sorgulamaz desteğini sürdürür.

Yazının Devamı

Trump’ın yeni gümrük vergisi kararı

ABD’nin küresel liderliğinin sarsılmaya başladığı bu dönemde, ticaret savaşları artık sadece ekonomik birer araç değil, aynı zamanda jeopolitik hamleler haline geldi. Donald Trump’ın yeniden siyaset sahnesine çıkmasıyla birlikte ithalata yönelik tarifelerin geri döneceği sinyali verilmişti. Ve o sinyal artık somut adımlara dönüşmüş durumda.

Donald Trump’ın ticaret savaşlarını yeniden alevlendiren gümrük vergisi hamlesi, sadece dış ticaret dengelerini değil, ABD finans sisteminin kalbi Wall Street’in sinir uçlarını da tetikledi. Yatırımcılar ekran başında adeta “gelen son dakika bildirimleriyle” pozisyon değiştirdi. Trump’ın tüm ithalata %10 genel vergi ve Çin’e %34, AB’ye %20, Türkiye’ye %10 ek tarife kararı, ABD borsalarında tedirginliği anında yükseltti.

Yazının Devamı

Kuzeyin Oğlu’na veda

27 Şubat 1967’de Trabzon’un Maçka ilçesinde dünyaya geldi Volkan Konak. Doğduğu coğrafya, kaderini belirledi bir anlamda. Dağların sertliğiyle denizin asi ruhunu taşıyan Karadeniz’in bir evladıydı o. Ve yıllar içinde, sadece o toprakların değil, tüm Türkiye’nin “Kuzeyin Oğlu” oldu.

Volkan Konak, Türkiye’nin en özgün sanatçılarından biri olarak tanınır. Özellikle Karadeniz müziğini modern unsurlarla harmanlayarak geniş kitlelere sevdirmiştir. Hem halk müziği geleneğini koruyan hem de çağdaş düzenlemelerle yenileyen tarzıyla büyük beğeni kazanmıştır. İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı’nda eğitim alan sanatçı ilk albümünü 1987 yılında yayınladı.

Yazının Devamı